Her bağırana söz verirsem
hepsi bağırmaya başlar!
'Şarkı Söylemek Lazım' adlı olaylı yarışmanın sunucusu tiyatrocu Behzat Uygur: Jüri üyeleri arasında kimseye torpil geçmiyorum. Herkese eşit mesafedeyim. Ama bana güvenmeleri gerek! Çünkü o yarışmanın sahibi benim...
SEZEN BAŞARAN
Tam 14 yıl boyunca her pazar akşamı kardeşi Süheyl Uygur ile 'Şahane Pazar' adlı eğlence-şov programını yaptı Behzat Uygur... Babaları Nejat Uygur'un mesleğini meslek edinen iki kardeş, tiyatronun yanı sıra sunuculuk alanında da kendilerini sevdirdi. 'Şahane Pazar'ın ekranlara veda etmesinin ardından herkes onların yine birlikte ekrana geleceğini beklerken; Behzat Uygur çok ses getiren 'Buzda Dans' adlı yarışmada tek başına sunucu olarak ortaya çıktı. Partneri bu kez Gamze Özçelik olan Uygur, soğuktan çenesi titreyerek veda ettiği yarışmanın ardından bir süredir 'Şarkı Söylemek Lazım' ile ekranda... Zaman zaman jüri ile onlara az söz verdiği gerekçesiyle tartışan Behzat Uygur, "Her bağırana söz verirsem bir süre sonra hepsi bağırmaya başlar ve o zaman işin içinden çıkamam. Bu program benim, bana emanet edildi ve formata uygun bir şekilde kontrol bende!" diyor.
14 yıllık 'Şahane Pazar' deneyiminin ardından, yarışma programı sunmak nasıl bir fark?
'Şahane Pazar'da kendiliğinden oluşan bir eğlence ortamı yaratma derdimiz vardı. Ama bunlar yabancı formatlar. Kafanıza göre hareket edemiyorsunuz. 'Şahane Pazar' bizim programımızdı, buna da öyle bakıyorum ama duygusal bir bağım olmaz. 'Şarkı Söylemek Lazım'ın ilginç tarafı, herkesin ünlü olduğu bir program olması. Çok da ciddi bir ödül var. Ödülün dışında yarışmacıların kariyerleri açısından göstermeleri gereken bir performans var.
Ama bu insanların çoğu şarkıcı olma hayalini ve amacını taşıyan insanlar değil... Keza bu paraya ihtiyaçları var gibi görünmüyor...
Hiçbir şey yapmasalar yardım ederler. Buz dansçısı olmayabilirlerdi ama şarkıcı olma ihtimalleri var. Ki Erol Bey 'Dünya çapında şarkıcı yaparım' dedi. (Gülüyor)
İnanıyor musunuz buna?
Hayır inanmıyorum tabii ki ama Türkiye çapında olabilirler. Türkiye çapında o kadar da zor bir şey değil zaten... Hissettiğim; albüm yapma olasılığı fazla olan 2-3 isim var. Helin Avşar ve Didem Uzel. Sürpriz olarak Semih'in albüm yapmasını bekliyorum. Bu benim düşüncem ama.
EGOMU TOPRAĞA GÖMDÜM
'Şahane Pazar'da oradan oraya zıplayan bir adamken; şimdi özellikle finalde heyecanı artırmak için ağır bir tavırla sunum yapıyorsunuz. Sunumunuzdaki bu fark sizi sıkmıyor mu?
Sıkmıyor. O format gereği o gerilimin de keyifli olduğuna inanıyorum. Olması gerek. 'Aramızdan ayrılacak çift' derken de hoplayıp zıplayarak yapamazsınız.
Yarışmadaki tartışmalar; başka şartlarda o tartışmaları asla ciddiye almayacak isimlerin ağlaması, isyanı gerçek mi? Yoksa bütün bunlar bir kurgu mu? Herkes bunu merak ediyor...
Öyle bir oyunculuğu gösterebilecek oyuncu dünyada bile tanımıyorum. Robert De Niro'yu getirin jüri üyesi olarak; Erol Büyükburç'un performansını gösteremez. Böyle bir şey konuşulursa inanın ben böyle bir şeyin içinde olmam.
Jüri koltuğunda oturan isimleri idare etmek, tansiyonu dengede tutmaya çalışmak sizde stres yaratmıyor mu? 'Nereden girdim bu işe' diyor musunuz?
Hiç demedim, kriz anlar olacaktı, biliyordum zaten. Samimi söyleyeyim; bana 'Jüri olur musun?' deselerdi olmazdım. Bu yarışmada herkes ünlü. Hepsinin egosu var. Ünlü insanların egosu vardır.
Sizin yok mu?
Ben o programın sahibi ve sunucusuyum. O yüzden egolarımı toprağa gömüp programa çıkıyorum. (Gülüyor) Belki yarışmacı olsaydım benim de egolarım ortaya çıkabilirdi...
KEŞKE SİYASİLER KATILSA!
Birçok yazar, uzmanlık alanları dışında olduğu için bu ve benzer yarışmalara katılan jüri ve yarışmacıları kınıyor. Konsept içinde olan isimler ise 'eğleniyoruz' diyor. Sizce burada olmaları ne kadar doğru, ne kadar yanlış?
Formatın güzel tarafı orada! Hayatında profesyonel olarak şarkı söylememiş, albüm çıkarmamış insanların performans sergilemelesi... Keşke siyasiler de katılsa! Düşünsenize bir siyasinin burada şarkı söylediğini, paten kaydığını. (Gülüyor)
İdaresi daha zor olurdu eminim...
Onlar meclisten alışkındır! (Gülüyor)
Ünlülerden 'Bana neden böyle yaptın, savunamadım kendimi' ya da 'Söz vermiyorsun' diye tepki geliyor mu?
Jüriden oldu... Altı jüri üyemiz var. Her birine her etapta 5'er dakika söz versem program biter. Verdiği puana göre ya da söyleyeceği önemli bir şeyi olduğunu hissetme gibi bir durumum var.
Çok kritik anlarda Oray Eğin'e söz verdiğiniz gibi...
Oray gazeteci ve bakış açısı çok farklı. Böyle olunca ondan farklı yorumlar çıkıyor. Ama ben herkese söz veriyorum kritik anlarda. Yine de en çok Oray'ın konuştuğu doğru.
Oray Eğin'i orada en çok savunan ve seven siz misiniz sanki?
Tüm jüriye karşı aynı derecede yakınım ve asla torpilim yok! Oray'ın üslubunu çok benimsediğimi söyleyemem ama söylediklerinin yüzde 90'ı da doğru. Ama kimseye karşı çok sempatim ve antipatim yok. Olsaydı, o Erol Ağabey'in tarihi çıkışında ona daha çok söz verebilirdim. Sonraki etapta gene söz vermedim...
Bilinçli olarak...
Bilinçli, itiraf edeyim! Her bağırıp çağırana söz verirsek, o zaman orada hepsi bağırıp çağırmaya başlar. Bir şekilde de o dengeyi sağlamak lazım.
BANA YETENEKSİZ SUNUCU DİYEBİLİRLER!
Ekşi Sözlük'te sizin için 'yeteneksiz sunucu, yıllardır yarışma programı sunmaktan soru sormayı unutmuş' gibi yorumlar yapılmış. Ne diyorsunuz bunlara?
İstedikleri gibi eleştirebilirler. Orayı mahkemeye verip hakkında yorum yaptırmayanlar oldu. Asla böyle bir şeye girmedim; kimi esprilerine de çok güldüm. Eleştirebilirler ama yanlış yorum yapamazlar. Mesela Seyfi Bey ile (Huysuz Virjin) ilgili yaşadığım üzerine 'O kim oluyor da Huysuz'un zekasıyla ilgili laf söylüyor?' dedikleri zaman yanlış bilgi vermiş oluyorlar. Ama eleştirilere kızmam. Orada 20-30 kişi olumsuz eleştirmişse diğer taraftan milyonlarca olumlu eleştiri yapan kişi vardır. Tehlike; sokakta ve basında eleştiri başlarsa vardır.
Düşündünüz mü neden benim için yeteneksiz sunucu diyorlar diye?
Herhalde onların istediği normlarda bir sunucu değilim. Eminim o yazıları yazan arkadaşların çoğu bizim bir oyunumuzu seyretmemiştir. Buradaki eleştirilerin çoğuyla eğleniyorum. Mizahçı olarak öyle yaklaşınca eğlenceli oluyor. Bir program 14 yıl sürmüşse düşünmek gerek.
SEMİH BENİM İÇİN BİR BAŞKA!
HİLAL ÖZDEMİR-HAZIM KÖRMÜKÇÜ: En iyi performansları geçen haftaydı. Şarkıcı olarak gayet iyi gidiyor Hazım. Çift olmaları da avantaj.
IŞIN KARACA-VATAN ŞAŞMAZ: Işın'ın sesine bayılıyorum, Vatan da şarkı ile şovu iyi birleştiriyor. Vatan yakışıklı bir adam olduğu için onları seyretmek hoş.
MİRKELAM-DİDEM UZEL: Didem en çok tepki alanlardan ama ilk hafta söylediği ile bu haftaki çok farklı. Çok ilerleme var!
FERDA ANIL YARKIN-HELİN AVŞAR: Helin çok heyecanlı. Ama bence Helin'in sesi Hülya Avşar'dan daha kötü değil.
İLHAN ŞEŞEN-ZUHAL TOPAL: Zuhal işini iyi yapıyor, çok disiplinli. İlhan Şeşen gibi çok karizmatik biri var yanında! Zuhal baştan beri iyiydi!
YELİZ-SEMİH SAYGINER: Hepsi ekrana alışık ama Semih farklı bir yerden geliyor. O yüzden erkek yarışmacılar arasında bir başka. Şarkı söylüyor ve her şeyiyle on numara!
İYİ Kİ ORAY JÜRİ OLMUŞ!
OLCAYTO AHMET TUĞSUZ: Herhangi bir yarışmaya her zaman jüri olarak koyabilirsiniz. Çok bilgili.
EYŞAN ÖZHİM: Kıyafet ve sahne performansı yorumları yerinde.
ORAY EĞİN: İyi ki bu program olmuş, iyi ki jüri olmuş. Başka bir pencereden bakıyor ve bence iyi bir jüri. Son haftalarda üslubu yumuşadı. Eski gerginliklerinin nedenine bakmalı! Sebepsiz değildir!
EROL BÜYÜKBURÇ: Error Büyükburç! (Kahkahalar!) Orada olmasından keyif alıyorum. 'Senden dünyaca ünlü şarkıcı yaratırım' yorumu biraz abartılı.
EMEL ŞENOCAK: Orada olması başka bir güven veriyor. Bence jüri olarak doğru yolda.
FUAT GÜNER: Ona bayılıyorum! Çok değerli biri. Ama Allah'tan MFÖ olarak üçü birden yok! (Gülüyor)
10 Mayıs 2007 Perşembe
BURAK AYDOS
Bu albüm 30'unu aşıp 'lanet olsun' diyenlere!
Yaşınız 30'u aşmışsa, 'her şeyi bırakıp gitmek istiyorum' isyanındaysanız; raflarda yerini alan '30+' adlı albüm dikkatinizi çekecektir! Burak Aydos imzası taşıyan albümle aynı adı taşıyan şarkının sözleri de dikkat çekici: Bu da geçer diyebiliyorsan 30'unu aştığındandır.....
1993 yılında Eurovision Türkiye birincisi olduktan sonra, 1996'da; bundan 11 yıl önce çıkardığı 'Şartsız, Kuralsız, Hesapsız' adlı ilk albümündeki 'Yalnızlık Benim Eski Sevgilim' adlı şarkı ile beğeni toplamıştı Burak Aydos.
Ardından gitarını kutusuna kaldırarak müziğe ara vermiş, kendi deyişiyle susmuştu... Ancak Aydos uzun bir aradan sonra ilginç bir albümle döndü...
Adı '30+'... Yaşı 30'u aşmış ve yaş sendromu yaşayanların albümü görünümündeki '30+', Aydos'un anlatımıyla şöyle özetlenebilir: "Bu albüm; hayatta mutsuz, yüreğinin bir yeri içten içe kanayan, arada bir 'lanet olsun' diyerek, her şeyi bırakıp gitmek, geldiği yaşın sorumluluklarını terk etmek isteyenlerin hikayesini anlatıyor..."
30'DAN SONRA HAYAT DEĞİŞİR
Albümünüz ilk bakışta 30'unu aşmış ve hayal kırıklıkları yaşamış erkeklerin albümü gibi görünüyor... Bu yorumun doğruluk payı nedir?
Erkeklerin albümü gibi görünüyor ama albümün her iki cinse de söyleyecek sözü var. Özellikle '30+'; evinde, işinde yani hayatta mutsuz, yüreğinin adını bildiği ya da unuttuğu bir yeri içten içe kanayan, arada bir 'lanet olsun' diyerek, her şeyi bırakıp gitmek, kurtulmak isteyenlerin, geldiği yaşın sorumluluklarını terk etmek isteyenlerin hikayesini anlatıyor.
Sizce 30 yaşından sonra insanın hayatında neler değişiyor? Siz ne gibi bir değişim içine girdiniz de bu şarkılar ve '30+' projesi ortaya çıktı?
Birden büyüyorsun sanki, yirmilerin kahkahaları tebessümlere bırakıyor yerini, daha çok 'la havle' çekmeye başlıyorsun, içine atıyorsun, gitmek için can attığın mekanları 'gürültülü yerler' olarak tanımlamaya başlıyorsun. Sağdan soldan 'evlen artık' lakırdıları artıyor. Yirmilerde üzüldüklerine gülüyor, üzülecek daha 'ciddi' şeyler buluyorsun. Hayatın avuncundan kayıp gitmeye başladığını hissediyorsun, vücudun sana oyunlar oynamaya başlıyor! Şımarma hakkın elinden alınıyor. Siyasi gelişmeleri daha çok umursuyorsun. Kendini telkin etmenin yollarını arıyorsun...
ŞARKILARIM YAŞADIKLARIM
Albümde neden yalnız dört şarkı var?
Ekonomik ve stratejik bir düşünce yatıyor altında. Benim dinleyicim çok emek verilmiş, güzel söz ve müziğe sahip dört şarkıyı, 5 YTL'ye almak varken MP3 olarak indirmekle uğraşmasın istedim.
Şarkıların biri eski bir İstanbul kabadayısını, biri ümitsiz bir aşığı, biri bir babayı ve diğeri 30'unu aşanların hikayesini ele alıyor. Hepsi kendi hikayeleriniz mi?
Eski bir İstanbul Kabadayısı'nın hikayesini anlatan 'Bize Erkek Adam Derler'de, "Bize erkek adam derler, kula kulluk etmeyiz/Kelamı düzden eder kıvıranı sevmeyiz/El öptüysek hürmetten etek paça öpmeyiz/Sürülerden hazzetmez biz hep yalnız gezeriz" dörtlüğü hayat görüşümü yansıtsa da; kabadayılık başka bir olgu. Diğer şarkılarım ise yaşadıklarımdır...
YENİDEN ŞARKI SÖYLEMEK İSTEDİM
ö 1983'te Deniz Kuvvetleri Bando Komutanı Metin Tufan'dan solfej ve piyano dersleri alarak başladım müziğe. 1987'de Hacettepe Devlet Konservatuvarı Kontrbas Bölümü'ne girdim, bir yıl sonra başarısız bulunduğum için atıldım. Sonra yine Metin Tufan'dan armoni, düzenleme ve piyano dersleri aldım. Kısacası alaylıyım.
ö 1993 Eurovision Türkiye Birinciliği ve 1996'da çıkardığım 'Şartsız Kuralsız Hesapsız' albümümden sonra müziği bıraktım. Sonra Bilkent'teki yarım kalan eğitimime dönüp Siyaset Bilimi'nden mezun oldum. Gitarımı kutusuna kaldırdım; bir yolculuğa çıkıp ara verdim.
ö O yolculukta kendimi, müziğimi, insanları gözlemledim. Uzun süre gitarımı almadım yanıma. Her şeyden önemlisi sustum! Derken; gitarım da, ben de hakim olamadık kendimize, yine şarkı söylemek istedim.
KENAN BENCE İLK BEŞTE YERİNİ ALACAK
ö Kenan Doğulu Türk müziğine damgasını vurmuş bir müzisyendir. Göğsümüzü kabartacak bir sonuçla döneceğine inanıyorum. Temsilcimiz de şarkı da, düzenleme de günümüz normlarını yakalamış durumda. Ben de Kenan Doğulu'nun 'Shake it up Shekerim' ile ilk beşte yer alacağımızı düşünüyorum.
Yaşınız 30'u aşmışsa, 'her şeyi bırakıp gitmek istiyorum' isyanındaysanız; raflarda yerini alan '30+' adlı albüm dikkatinizi çekecektir! Burak Aydos imzası taşıyan albümle aynı adı taşıyan şarkının sözleri de dikkat çekici: Bu da geçer diyebiliyorsan 30'unu aştığındandır.....
1993 yılında Eurovision Türkiye birincisi olduktan sonra, 1996'da; bundan 11 yıl önce çıkardığı 'Şartsız, Kuralsız, Hesapsız' adlı ilk albümündeki 'Yalnızlık Benim Eski Sevgilim' adlı şarkı ile beğeni toplamıştı Burak Aydos.
Ardından gitarını kutusuna kaldırarak müziğe ara vermiş, kendi deyişiyle susmuştu... Ancak Aydos uzun bir aradan sonra ilginç bir albümle döndü...
Adı '30+'... Yaşı 30'u aşmış ve yaş sendromu yaşayanların albümü görünümündeki '30+', Aydos'un anlatımıyla şöyle özetlenebilir: "Bu albüm; hayatta mutsuz, yüreğinin bir yeri içten içe kanayan, arada bir 'lanet olsun' diyerek, her şeyi bırakıp gitmek, geldiği yaşın sorumluluklarını terk etmek isteyenlerin hikayesini anlatıyor..."
30'DAN SONRA HAYAT DEĞİŞİR
Albümünüz ilk bakışta 30'unu aşmış ve hayal kırıklıkları yaşamış erkeklerin albümü gibi görünüyor... Bu yorumun doğruluk payı nedir?
Erkeklerin albümü gibi görünüyor ama albümün her iki cinse de söyleyecek sözü var. Özellikle '30+'; evinde, işinde yani hayatta mutsuz, yüreğinin adını bildiği ya da unuttuğu bir yeri içten içe kanayan, arada bir 'lanet olsun' diyerek, her şeyi bırakıp gitmek, kurtulmak isteyenlerin, geldiği yaşın sorumluluklarını terk etmek isteyenlerin hikayesini anlatıyor.
Sizce 30 yaşından sonra insanın hayatında neler değişiyor? Siz ne gibi bir değişim içine girdiniz de bu şarkılar ve '30+' projesi ortaya çıktı?
Birden büyüyorsun sanki, yirmilerin kahkahaları tebessümlere bırakıyor yerini, daha çok 'la havle' çekmeye başlıyorsun, içine atıyorsun, gitmek için can attığın mekanları 'gürültülü yerler' olarak tanımlamaya başlıyorsun. Sağdan soldan 'evlen artık' lakırdıları artıyor. Yirmilerde üzüldüklerine gülüyor, üzülecek daha 'ciddi' şeyler buluyorsun. Hayatın avuncundan kayıp gitmeye başladığını hissediyorsun, vücudun sana oyunlar oynamaya başlıyor! Şımarma hakkın elinden alınıyor. Siyasi gelişmeleri daha çok umursuyorsun. Kendini telkin etmenin yollarını arıyorsun...
ŞARKILARIM YAŞADIKLARIM
Albümde neden yalnız dört şarkı var?
Ekonomik ve stratejik bir düşünce yatıyor altında. Benim dinleyicim çok emek verilmiş, güzel söz ve müziğe sahip dört şarkıyı, 5 YTL'ye almak varken MP3 olarak indirmekle uğraşmasın istedim.
Şarkıların biri eski bir İstanbul kabadayısını, biri ümitsiz bir aşığı, biri bir babayı ve diğeri 30'unu aşanların hikayesini ele alıyor. Hepsi kendi hikayeleriniz mi?
Eski bir İstanbul Kabadayısı'nın hikayesini anlatan 'Bize Erkek Adam Derler'de, "Bize erkek adam derler, kula kulluk etmeyiz/Kelamı düzden eder kıvıranı sevmeyiz/El öptüysek hürmetten etek paça öpmeyiz/Sürülerden hazzetmez biz hep yalnız gezeriz" dörtlüğü hayat görüşümü yansıtsa da; kabadayılık başka bir olgu. Diğer şarkılarım ise yaşadıklarımdır...
YENİDEN ŞARKI SÖYLEMEK İSTEDİM
ö 1983'te Deniz Kuvvetleri Bando Komutanı Metin Tufan'dan solfej ve piyano dersleri alarak başladım müziğe. 1987'de Hacettepe Devlet Konservatuvarı Kontrbas Bölümü'ne girdim, bir yıl sonra başarısız bulunduğum için atıldım. Sonra yine Metin Tufan'dan armoni, düzenleme ve piyano dersleri aldım. Kısacası alaylıyım.
ö 1993 Eurovision Türkiye Birinciliği ve 1996'da çıkardığım 'Şartsız Kuralsız Hesapsız' albümümden sonra müziği bıraktım. Sonra Bilkent'teki yarım kalan eğitimime dönüp Siyaset Bilimi'nden mezun oldum. Gitarımı kutusuna kaldırdım; bir yolculuğa çıkıp ara verdim.
ö O yolculukta kendimi, müziğimi, insanları gözlemledim. Uzun süre gitarımı almadım yanıma. Her şeyden önemlisi sustum! Derken; gitarım da, ben de hakim olamadık kendimize, yine şarkı söylemek istedim.
KENAN BENCE İLK BEŞTE YERİNİ ALACAK
ö Kenan Doğulu Türk müziğine damgasını vurmuş bir müzisyendir. Göğsümüzü kabartacak bir sonuçla döneceğine inanıyorum. Temsilcimiz de şarkı da, düzenleme de günümüz normlarını yakalamış durumda. Ben de Kenan Doğulu'nun 'Shake it up Shekerim' ile ilk beşte yer alacağımızı düşünüyorum.
Etiketler:
30 yaş,
burak aydos,
erkekler,
eurovision,
mp3
22 Nisan 2007 Pazar
GÖKSEL

Bu albüm için ‘geleceğin
retrosu oldu’ diyorlar!
retrosu oldu’ diyorlar!
Şarkılarında önce 'Sabır' çekti, ardından 'Depresyondayım' diyerek söylendi! Şimdi 'Ay'da Yürüdüm' adlı beşinci albümüyle yeni ruh halini ortaya koyuyor; "En neşeli ve pozitif albümüm bu" diyor ve ekliyor: Çocuksu halimden daha çok kadınsı halimi kabullendim..
SEZEN BAŞARAN
Sabır, sabır ya sabır, belki de akıllanır' sözleriyle anımsanan 'Sabır' , ilk albümü 'Yollar'ın çıkış parçasıydı... Ardından ikinci klibini çektiği 'Uzun Uzun Yollar', hem görsel hem müzikal anlamda hayran kitlesini genişletti. İkinci albümü 'Körebe'de yer alan 'Depresyondayım' ise dilden dile dolaştı; şarkı, halet-i ruhiyesine dikkat çekmek isteyenlerin neredeyse marşı haline geldi. Şimdi 'Ay'da Yürüdüm' adlı beşinci albümünü çıkarmaya hazırlanan Göksel, bunun tüm albümleri içinde en neşesi bol albüm olduğunu belirtiyor: "Çocuksu tarafımdan kurtulup kadınsı tarafımı kabul ettiğim şarkılardan oluştu. 'Depresyondayım'ın çıktığı dönemler, geride kaldı artık..."
GÖZLÜKLÜ, ŞİŞMAN VE 'İNEK'TİM
"Belki de, beni acıtan neyse işte onu unutmak için şarkı söyledim. Öyle mutlu oldum ki! Ayaklarım kesildi yerden, sanki Ay'da yürür gibi" Yeni albümünüz için yazdıklarınız dikkat çekici!
Bütün albümü bitirip de kendi kendime dinlediğimde bütün şarkıların aynı yere vardığını farkettim. Bunlar aslında şarkıların içinden çıkmış cümleler. Bir hayalin peşinden koşarak, iyi şeyler düşünerek bir insanın imkansız görünen şeylere ulaşabileceğini anlatıyorum. Bunu bizzat yaşadığımı ve o hayalin peşinden koşmanın inanılmaz bir mutluluk olduğunu albümü dinledikçe de hissediyorum.
Bu kadar imkansız olan hayaliniz neydi?
Aslında 'zor bir ihtimalken' demek istiyorum. Benim için ailem tarafından çizilmiş olan yaşam şekli, doktor avukat gibi mesleklerdi. O zaman kimsenin aklına gelmezdi benim bu işlere kalkışacağım. Gözlüklü, şişman ve inek sayılabilecek bir tiptim. (Gülüyor) İsyankar görünmüyordum ama içimde ne fırtınalar kopuyordu! Bir gün, 'istediğim hayatı yaşayacağım' dedim. O dönem herkes çok şaşırmıştı.
Sonra okulu mu bıraktınız?
Bırakmayabilirdim ama o an için fazla seçeneğim yoktu. Geç kalmış hissediyordum kendimi. Tüm enerjimi müziğe verdim. Bir yerlerde şarkı söylemeye başladım ki onun çok önemli bir okul olduğunu düşünüyorum. Ders almaya başladım. Okullu olmamamın açığını kapatmaya çalıştım...
Dışarıdan aldığınız bu eğitimlerle açığı kapatıp düşündüğünüz yere geldiniz mi sizce?
Hep daha iyisini yapabilirim diye düşünüyorum. İlk albümden bu albüme kadar vardığım nokta beni şu an için tatmin ediyor. Ama altı ay sonra biliyorum ki 'daha iyisini yapmalısın' diyecek içimden bir ses. Hâlâ arada şan dersi alıyorum. Ama müziğin içine profesyonel olarak atıldığınızda her gün yeni bir şey öğreniyorsunuz. Çalıştığım bütün müzisyenler öğretmenim oldu. Aslında en önemlisi içinden gelen şarkı söyleme duygusu. Ne kadar çok şey bildiğinin kayıtta önemi yok. Karşıya ne hissettirdiğinin önemi var.
Müzikal tercihinizde bir değişim var mı bu albümde?
Hayır ama tüm albümlerim içinde en neşesi bol albüm olduğu kesin! Daha elektronik sesler var. Geçen gün bir arkadaşım, 'Geleceğin retrosu olmuş' dedi. Öncekilerde geçmişe göndermeler vardı, bu kez daha çok geleceğe... Ama bu beşinci albümüm çocuksu tarafımdan daha çok kadınsı tarafımı kabullendiğim, kendimi daha iyi hissettiğin bir dönemde yazılmış şarkılardan oluşuyor. Sanki daha sağlam gibi geliyor. Kendimi olduğu gibi kabul ettim her şeyimle. Albümü dinlerken kendimi olduğum gibi görüyorum.
'Yarabbi Şükür', sözleriyle şaşırtıcı bir şarkı. Dikkat çekici sözler klasiğiniz mi oldu artık? Bunun felsefe eğitiminizle bir ilgisi var mı?
Şarkılarda rastlamadığımız bir dil belki, doğru! Klişeleşmiş cümlelerle şarkı yapmaktansa, kendi kelimelerimi kullanırım. Bir an her şeyden sıkılıp sonra içinizin mutluluk dolduğu anlar vardır ya. Öyle bir hisle yapılmış bir şarkı o. 'Yağmur yağıyor şakır şakır, yarabbi şükür şükür'. Şükretmek çok güzel bir kelime. Kafiye olarak da güzel tınlıyordu, müzik olarak da...
ARTIK DAHA POZİTİF ŞARKILAR YAPIYORUM
'Belki de beni acıtan neyse onu unutmak için şarkı söyledim' diyorsunuz ama buna tezat 'Depresyondayım' diye oldukça umutsuz, mutsuz bir şarkı söyleyebiliyorsunuz. Unutmak için daha neşeli şarkılar söylemeniz gerekmiyor mu?
Eskisine göre artık daha pozitif şarkılar söylediğimi düşünüyorum. Ama o şarkı da aslında bunun bir parçasıydı. Her yeni şarkı yaptığımda kendimi çok mutlu hissediyorum. 'Depresyondayım' diyordu şarkı ama o şarkının bana hissettirdiği şey aslında çok büyük bir mutluluktu. Kendimi öyle iyileştiriyorum; içimdekini söyleyerek, ne yaşadığımı söyleyerek...
Bu kadar acıtan ne vardı sizi?
Bu işleri yapan bütün insanların mutlaka bir yarası var ki; bir şekilde beğenilmek istiyor. Bunu kabul ediyorum belki o sözle. Hepimizin içinde neyse onu o boşluğu kapatmak için deli gibi bir beğenilme arzusu var. O yüzden bu işleri yapıyoruz.
Sizin beğenilme arzunuzun, şişman ve gözlüklü Göksel ile bir ilgisi var mı?
(Gülüyor) Olabilir tabii... Kırılgan ve hassasım ama hayatımda öyle büyük trajediler falan şükürler olsun ki olmadı. Ama hassas olduğum için belki her şeyden daha fazla etkileniyorum.
KÖTÜ DÖNEMLER BİTTİ
'Depresyondayım'ın ardından 'Ay'da Yürüdüm', o sürecin geride kaldığını ve sizin artık başka bir dünyada olduğunuzun bir tür mesajı mı?
Kendi içimde geride kaldı o dönemler. Belki de bu bana çok sorulduğu için altını iyice çizmek istiyorum artık. Albümün adının 'Ay'da Yürüdüm' olmasını istedim; albümün çalışmaları bende o hissi yarattı.
Manga'nın albümünde Ferman Akgül ile 'Dursun Zaman' adlı şarkıda yaptığınız vokal çok beğenilmişti. 'Taş Bebek' adlı şarkıda şimdi düette hem Ferman hem de Teoman var. Özellikle neden bu isimleri tercih ettiniz?
O şarkı şablon olarak hazırdı. Nakaratı da vardı. Şarkıyı burada kuruyorduk Alper'le. Ne yapsak diye düşünürken, 'Ferman'ı çağıralım' dedi. 'Dursun Zaman'dan sonra birlikte bir şey yapıp yapmayacağımız çok soruldu. Ben de 'aynı şeyi niye yapalım?' diyordum. Ama orada Ferman'ın sesini duymak istediğimize ve inadımın yersiz olduğuna karar verdim. Sonra eşim ve aynı zamanda prodüktörüm Alper dedi ki "Ferman'ı ve Teoman'ı çağıralım, kendi sözlerini yazsınlar şarkıya." Onlar da şarkıyı sevince birlikte yazıp okuduk.
Şarkıda dış görüntüsü, giyimi, kuşamı çarpıcı ama içi boş kadınlara gönderme yapılıyor. Bunu söyleyenlerden biri de bir kadın...
(Gülüyor) Ben taş bebek olmak, kusursuz görünmek zorunda olmadığımı anlatıyordum. Bunun için gereksiz yere gereksiz zamanlar harcıyoruz, daha faydalı şeylere harcayabilecekken... Bunu anlatmak istediğim bir şarkıydı. Ben kendi açımdan taş bebek ve süs bebek olma durumunu anlatırken onlar da kendi açılarından erkekçe anlatıyor. Birileriyle ortak bir şeyler yapmak beni mutlu ediyor. Bu kez albümümde yer aldığı için bu albümün gözbebeği o şarkı...
Göksel uzun saçlı, sade giyimli bir kadındı. Ama şimdi karşımızda daha renkli, farklı tarzı olan bir kadın var. Bu değişim gerekiyor muydu?
Kendimi aynı görmekten sıkıldım. Aslında görünümümde keskin değişikliklerden hoşlanan biri değilim. 'Eski Göksel çok da değişmesin' kararı almıştık önceden ama Kemal Doğulu saçlarımı öyle toplayınca çok sevdim. Renkler de içimden böyle geldi. Bu şarkıların muzip haline çok yakıştı bu halim.
Etiketler:
albüm,
elektronik müzik,
felsefe,
giyim,
saç bakımı,
şarkı
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)